Dijital Sonrası Tarihçeler / Darko Fritz

Bu gün gerçekliğin dijital ve dijital-dışı alanlarını birbirinden güçlükle ayırt edebiliyoruz, bu durum sanat ve insani bilimler alanlarına da yansıyor. 1960 ve 70’lerin dijital sanat çalışmaları melez bir nitelik gösterir: hem analog hem de dijital araçlardan yararlanır; bu trend yeni yüzyılın başında dijitalin egemen olduğu bir sanattan dönüşerek günümüzde geri geldi –tabi dijital-sonrası şartlarda üretilerek.

Dijital ve dijital-olmayan arasındaki fark gittikçe bulanıklaşıyor. Bu sergide erken dijital sanatın 1960’lar ve 70’lerde üretilen bazı örneklerine ve (Yeni) Eğilimler ve EAT (Sanatta ve Teknolojide Deneyler) gibi uluslararası ağlarına yakından bakmayı öneriyoruz.

Yeni Eğilimler başlığı altındaki ilk sergi bu gün Çağdaş Sanatlar Müzesi haline gelen Zagreb Çağdaş Sanatlar Galerisinde 1961 yılında düzenlendi. Bu olay uluslararası bir hareket ve ağa dönüştü. Zamanın meşhur Batı ve Doğu bloklarından bir çok sanatçı, galeri sahibi, sanat eleştirmeni ve teorisyen soğuk savaş sınırlarını aşarak her iki taraftan da bir çok sanatçıyı sergiledi. Bunlar eğitim temelli, algoritmik ve üretimsel sanat örnekleri sundular. Sanat üretiminin rasyonelleşmesi ve bir araştırma olarak sanatın Matko Mestrovic, Giulio Carlo Argan, Frank Popper ve Umberto Eco gibi düşünürlerce teorik olarak ortaya konulmasından sonra, Yeni Eğilimler sanat ve bilimin yeni füzyonlarına açıldı. Işık ve hareket, sanat tarzlarını lüminokinetik sanat olarak yeniden tanımlayan yeni malzemeler haline geldiler. Sanatsal işlere katılmak demokratik politik pratiğin yeniden düşünülerek incelenmesi, görsel araştırma da bu pratiğin öğrenilmesi olarak anlaşıldı. 1960’ların ortasında bu trend Venedik Bienali’nde ödüller kazanıp New York’taki Moma gibi büyük kurumlara ulaşarak sanat dünyasının ana akımına dahil olunca, Yeni Eğilimler’in organizatörleri “bilinmeyene daldılar” (Putar 1969) ve Bilgisayarlar ve Görsel Araştırmalar başlığı altında bir sempozyum ve sergiler serisi düzenlediler.

Makinelere karşı hep olumlu bir tavır takınan Yeni Eğilimler (YE) bilgisayar teknolojisini Abraham Moles’un bilgi estetiği kavramı aracılığıyla içselleştirdi. Organizatörler bunu Yeni Eğilimler’in mantıksal bir devamlılığı olarak gördüler. Sibernetik ve bilgi estetiğine olan bu ilgi bilgisayarlar ve görsel araştırma konusu üzerine bir dizi uluslararası sergi ve sempozyum düzenlenmesine yol açtı. Bu etkinlikler yeni sözcüğünün 1968 yılında atılmasıyla yeniden isimlendirilen Eğilimler 4 (t4 1968-1969) ve Eğilimler 5 (t5 1973) sergilerinde gerçekleşti. Brezilyalı sanatçı ve aktif YE katılımcısı Waldemar Cordeiro’nun bilgisayar sanatının konstrüktivist sanatın yerine geçtiğine dair sözleri Eğilimler’in dijital ve analog ağlarının tarihlerinde izlenebilir. 1968-1973 yılları bilgisayar-sanatının sadece Zagreb’de değil bütün dünyadaki en parlak dönemiydi. Medya sanatlarında hep olduğu gibi, teknolojinin belirleyiciğiliğini savunan tekno-ütopyacı bir eğilimle eleştirel yönelimli tekno-distopik bir eğilim bir aradaydı. 1968 yazında Zagreb’de başlayan iddialı Eğilimler 4 programı Londra’da gerçekleşen bir başka önemli etkinlikle, Sibernetik Mutlu Tesadüf aynı zamana rastladı. Benzer sergilerin aksine Zagreb’deki sergiye kabul edilen eserlerde aranan kriterler katıydı; sunulan eserlerin akış çizimleri ve yazılımları isteniyordu. Öncü sanatçı Herbert Franke’nin analog programlama yoluyla yaptığı çalışma ana sergide değil 1969 yılında bu sergiye paralel olarak düzenlenen ve daha önceki YE tarzlarının analog örneklerinin sergiendiği nt4-Görsel araştırma’nın Son Örnekleri sergisinde gösterildi. 1968 ile 1973 arasında 100’den fazla dijital sanatçı YE bünyesinde çalışmalarını sergilediler. En son sergi, Eğilimler 5 üç bölümden oluşuyordu: Konstrüktif Görsel Araştırma, Bilgisayarlı Görsel Araştırma ve Kavramsal Sanat. Bu kombinasyon üç sanat formu ve çerçevesini aynı çatı altında ilk defa bir araya getiren ve sunan [Yeni] Eğilimler’i sanat tarihinde tekil bir örnek haline getirdi.

Eğilimler 4 ve Eğilimler 5 ile bağlantılı olarak 1968-1972 yılları arasında bit international dergisi iki dilde 9 sayı yayınlandı. Editörlerin amacı “Bilgi teorisi, kesin estetik, tasarım, kitlesel medya, görsel iletişim ve ilgili alanlarda bilgi sunmak ve kesin bölümlere ayrılması her geçen gün daha da zorlaşan bir alanda uluslarası işbiliğinin aracı olmak” idi. (Basicevic and Picelj 1968)

Genel olarak 1970’lerin sonuna doğru sanat dünyasında bilgisayar temelli sanatın çekiciliği yavaş yavaş kayboldu. 1970’lerin bilgisayar grafikleri figüratif görselin imkanlarını araştırdı ve ana akım film endüstrisine animasyon ve özel efektler sağlayarak ticari dünyanın yanı sıra askeri sektöre de girdi. Artık “gerçek hayatı” taklit eden ileri sanal gerçeklik teknikleri araştırılıyordu. Bu gelişmeye Duchamp-sonrası sanat ve temsil fikirlerine dayanan non-objektif ve kavramsal sanatın baskınlaşması da eklenince bilgisayar temelli sanat 1970’lerin ortasında çağdaş sanat dünyasının neredeyse tamamen dışında kaldı. Bu süreç yeni nesil sanatçıların çoğunun anti-teknolojik duyarlılıklara sahip olmasıyla daha da güçlendi. Teknoloji ve bilimin Vietnam savaşı ve başka yerlerde kötü biçimlerde kullanılması üzerlerinde negatif bir etki yapmıştı. Ne yazık ki Remko Scha’nın 1969’da ALGOL programı dahilinde gerçekleştirdiği ve sürekli olarak anti-Vietnam sloganı Katil Nixon’u print eden bilgisayar enstalasyonu bu sergiye kadar hiç bir zaman gösterilmedi. Bu çalışma çok az kişi tarafından icra edildiği bir zamanda pekala politize ve bilinçli bir dijital sanata ilham vermiş olabilir. 1970lerin ortalarında Frieder Nake, Gustav Metzger ve Jack Burnham gibi dijital sanat dünyasının önde gelenleri sanat bilim ve teknoloji konusundaki söylemlerini değiştirerek, dijital sanat alanındaki gelişmeleri açıkça eleştirmeye başladılar. Zagreb’de [Yeni] Eğilimler hareketi geriye çekildi. Eğilimler 6 “bilgisayar ve görsel araştırma” başlığını nasıl bir bağlama yerleştireceği ve destekleyeceği konusunda bir anlaşmaya varamayan bir çalışma grubu ile 5 yıllık bir gecikmenin ardından açılabildi. En sonunda grup 1978 yılında “Eğilimler 6- Sanat ve Toplum” adıyla sadece uluslararası bir konferans düzenlemeye karar verdi. Burada bir kaç bilgisayar sanatçısı artık çoğunlukta olan kavramsal sanatçılar ile buluştu.

1970’ler boyunca sadece az sayıda sanatçı yeni sosyopolitik eleştiri ile dijital sanatları bağdaştırmayı becerebildi. Ender örneklerden biri Michael Fahres’in 1979’da gerçekleştirdiği Mobilodrom projesi. Bu çalışmada elektrikli bir araba şehirde dolaşıp sıcaklık, hava basıncı, çevresel seslerin yüksekliği ve tınısı, hareket vb gibi çevresel bilgiler toplar. Bu veriler daha sonra gerçek zamanlı olarak bir bilgisayar tarafından seslere dönüştürülür ve en son ses çıktısı analog bir sintisayzır ve hoparlör sistemiyle gerçekleşti. İçinde yaşadığımız bu dijital sonrası 2010’larda bir çok çağdaş ve medya sanatı festivalinde ve sergisinde buna benzer analog-dijital melezi şehir makinelerini Fahres’inkilere benzer girdi-çıktılar kullanırken, sosyal öneme haiz verileri işlerken görebiliriz. Neyse ki, sanatta her zaman bilinmeyen bilinmeyenler var.

Comments are closed.